Hiçbir şey senin kadar çekmiyor beni…
Söylemek istediğim sormak istediğim o kadar çok şey var ki aslında… Ya da hicbir şey yapmadan saatlerce susmak yanında… Gözlerine bakmak, gözlerimi kaçırmak, gözlerimle konuşmak… Dokunmak tenine… Boynuna, ellerine, yüzüne… Sana dokunmak…
“Araf” dedikleri bu olsa gerek… Ne ileri, ne geri… Ne yukarı, ne asağı… Yan yana iki koltuktayız aslında… Aynı arabanın içinde yan yana duran iki koltuk… Ama uçurumlar var aramızda sevgilim… Sana dediğim gibi “Sonumuz uçurum olacağına aramız uçurum” sevgilim… Yoksa hem aramız hem sonumuz mu uçurum, emin değilim…
“İn” diyorum kendime, “İn artık şu arabadan ve kapat kapıyı!” Tek kapattığım arabanın kapısı olmasın istiyorum o an. “Kapat kapısını gönlünün, sır olsun i.indekilerle beraber her şey… Yok olsun, var olmamış olsun” Ama o kadar güzelsin ki sevgilim… O kadar sana aitim ki ben… Acısı ne olursa olsun yaşadığımın hazzı ağır basıyor…
Sözlüğümde bir “sensiz olmak” var bir de “seni silerek sensiz olmak”… Söyle sevgilim bana, beni silip de bensiz olmak daha mı kolay sana?
“Git” desen ya bana… “Git ve bir daha girme hayatima!” Kovsan ya beni gonlunden, beyninden, tum hucrelerinden…
Daha kolay istemesen beni… Daha kolay sormasan benimle ne yapacağını… Benimle yapmanı istediğim yüzlerce şey varken, hele bir de senin de bu isteklere ortak olduğunu okurken gözlerinden…
Ah sevgilim… Sensizim… Kimsesizim sensiz…
Vedalaşmak zor seninle…
Zor gönlümün kapısını kapatmak…
Zor sensiz bir ömrün hayalini kurmak…
Sevme beni artık… İsteme… İsteme sevgilim…
3 Eylül 2009 – Şehnaz Baykuş
Yorum Yok