...İz Bırakan Kitap Cümleleri...

İSKENDER – Elif Şafak

14 Kasım 2011

Gitgide daha da yalınlaşan Elif Şafak kitaplarının sonuncusu… Sanki bu defa daha kısa kısa olmuş bölümler, daha fazla parçaya bölünmüş hikaye.

İskender’in hikayesi ilgi çekici olmasına rağmen sanki Elif Şafak hiçbir karakteri sonuna kadar kullanmamış. Hangi karakterin hiayesine dönsem “Ah! Bunun hakkında anlatılacak daha fazla şey olmalıydı.” dedimkendi kendime. Elif Hanım duymadı o kadar 🙂



Kitabın kapağını önemsemeden okudum ben. İyi ki kapağa okumadan önce çok dikkatli bakmamışım. Benim zihnimd eoluşan İskennder bambaşka biri çünkü… Kitap bitip de kapağı yeniden gözden geçirince kıkırdadım. Elif Şafak İskender olmaya çalışıp olamamıştı benim için 🙂



Kitapta olmasını istemediğim tek karakter Zişan’dı. İşin içine felsefe katması için zorla sokulmuştu sanki romana.



İz bırakan cümleleri elbette var ama sayıca biraz az kaldılar diğer Elif Şafak kitaplarına göre…



İyi okumalar…

Sf. 129 – Omuzlar aşağıda, karın içeride, ellerim yumruk, kaşlarımı sıkıyorum. Bir mesfe olmalı. Düşmanınla senin aranda, yediğin darbeyle iç organlar arasında, bireyle toplum arasında, geçmişle bugün arasında, anılarla vicdan arasında… Bu hayatta yaptığın ya da hissettiğin her şeyde bir mesafe olmalı. Mesafe seni korur. Sıkı bir yumruk yemenin püf noktası, mesafeyi nasıl yaratacağını bilmektir.

Sf. 175 – Bütün erkeklerin arzuladığı tam da bu değil midir, derdi. Karmaşık olmayan bir kadın – onları sorgulamayacak, dırdır etmeyecek, zıtlaşmayacak, eleştirmeyecek biri. Yine de, diye eklerde Annabel, boş bir fantezi bu, çünkü aslında karmaşık olmayan kadın yoktur. Kadınlar ikiye ayrılır, derdi. Bariz biçimde karmaşık olanlar ile karmaşık olduğu ilk bakışta anlaşılmayanlar.

Sf. 203 – Onun rüyasında ne gördüğünü merak ediyordu. Bedeni burada, yanı başında yatmaktaydı ama ruhu çok uzakarda başka biriyle birlikteydi belki. Öyleyse şayet, sevdiği adam mıydı acaba? Hiç sevmiş miydi ki? Hangisi daha beterdi: Roksana’nın hiç sevmemiş ve yüreğini bir erkeğe açmaktan aciz olması mı, yoksa hayatta sadece bir kez sevmiş ve kendini bir daha kimseye aynı şekilde adamayacak olması mı? Bilemedi Adem.

Sf. 298 – “Kızmış bu adam sana, niye?”

“Adam değil o, insan klığında dolaşan bir sıçan.”

Hayatında duyduğu en koik şakaymış gibi gülüyor Zişan. “Fare-adam!” Sonra durgunlaşıyor birdenbire. “Bu dünyada balık-adamlar, kuş-adamlar, yılan-adamlar, fil-adamlar var. İnsan-adam çok az.”

Sf. 427 – Kimilerinin eşleri hakkında böyle laflar ettiğini duyarsınız; onlar tarafından sevilmenin kendilerini “daha iyi bir insan” yaptığını iddia ederler. Duyar ama pek inanmazsınız, ta ki başınıza gelene kadar.

Benzer Yazılar

Yorum Yok

Yorum Bırakın