Ben Şehnaz

AĞVA’YA KÜÇÜK BİR YOLCULUK…

14 Eylül 2010

Reeldeki ve sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaşlarım bilir ki yaklaşık 10 gündür İstanbul’daydım. Ankara’dn kaça kaça İstanbul’a kaçabilmiştim. E ama herkes Bodrum, Belek, Çeşme yaparken bu hiç adil değildi :))))

Cuma günü ben İstanbul’da esen soğuk rüzgarlardan vazgeçip Pazar günü Ankara’ya dönmeyi düşünürken, kuzenim ve ailesinden gelen telefon beni bambaşka bir yere götürdü. Onlar bayram tatilini fırsat bilip Ağva’yı keşfe çıkmışlardı. Pazar günü Ankara’ya döneceklerdi, beni de bir gece misafir edip ertesi gün beraber Ankara’ya dönmeyi teklif ettiler. Ben de atladım gittim :)))

Gittim gitmesine de İstanbul’da bavulu alıp Ağva’ya koşturmak hiç de eğlenceli değildi. Ben elimi kolumu sallayarak minibüse bindiğimde yer verme yarışına giren dolmuş sakinleri, elimde koca bir bavul ve çantayla bindiğimde sanki yer kapmaca oynuyorlardı! Harem’e kadar gelip, Ağva arabalarının Üsküdar’dan kalktığını öğrenip kalktım Bir minibüe daha binip Üsküdar’a gittim. Sonunda bindim arabaya fakat Bir sonraki durak Harem durağı olunca boş yere Üsküdar’a gittiğimi fark ettim… Bavulla cebelleşmelerim de cabası…

Yol tam 3 buçuk saat sürdü. Bu süre içinde Şile de yarım saatlik bir mola verdik. Ama yolun engebeli kısmı ordan sonrasıydı 🙂 Otobüsün önüne “Tekke yolu ile Ağva’ya gider” yazısı yerleştiğinde anlamalıydım bir şeylerin ters gittiğini :))) Tekke yolu araba yarışı oyunundaki parkurlara taş çıkarır cinsten bir yoldu. Ormanın içinden, aslında çok güzel bir manzarayı izleyerek gidiyorsunuz ama dikkatinizi dağıtan yolun virajlardan oluşması 🙂 10 metrede bir viraj var, bu da demek oluyor ki virajdan başka bir şey yok. Üstelik yol köy yoluna asfalta atılmış gibi daracık bir yol. Şoförümüz  her keskin viraja gireceği zaman kornaya basıyordu ki karşıdan gelen de dikkatli olsun. Yoksa kaza olması işten bile değil.  Ben araba yarışında geçemezdim bu etabı yine şöfor iyi kullanıyor :)))

Yolun sonunda çarşıyı gördüğüm an attım kendimi arabadan, oysa son durakta kuzenim d ebeni bekliyormuş. Neyse nihayetinde bulduk birbirimizi ve otele gittik 🙂

Villa Pine Garden nehir kıyısından ve sahilden 1 kilometre kadar uzakta, küçük bir butik otel… Etrafında çam ağaçları, bahçesinde şezlongları ve havuzu ile, insanın içini açan bir yer.İnanılmaz ihtimamlı ve güleryüzlü bir hizmet görüyor insan. Toplamda 7 odaları var. Biz 5 kişilik bir grup olduk o gece, bizim dışımızdaki herkes çiftti ve oraya cidden bir çift olarak gitmek gerek… Sessiz, akşam olunca her yerin mumlarla dolduğu, soğuk havalarda odalardaki şöminelerin yandığı, manzaraya karşı jakuzideki rahatlığı düşününce siz de çift gitmenin daha mantıklı olduğunu göreceksiniz 🙂 E tabi 7 odayı arkadaşlarla beraber doldurup, eğlenceli bir haftasonu kaçamağı yapmak da elinizde 🙂

Oteli fazla mı övdüm acaba? 🙂 Neyse buna siteye bi göz atıp siz karar verin: http://www.villapinegarden.com/ 🙂

Otele girince akşam yemeğine kadar açlığımı yatıştırmak için koca bir armut yedim :))) Sonrasında Amerika – Litvanya basketbol maçına kadar kuzenimle bisiklet turuna çıktık. O yokuşları hızla inmek iyiydi de, nefesim tıkanarak çıkmak çok zor geldi be… Ama gün batımında bisiklet sürmeyeli çok yıllar olmuş, onu anladım 🙂

Kan ter içinde kalmıştım otele geldiğimizde. Şezlonga uzanıp biraz dinlendim, sonra doooğru maç izlemeye 🙂 Maçın ikinci yarısında artık yemek vakti gelmişti. Canlı müz<ik eşliğinde ben şarabımı yudumlayıp o lezzetli mezeleri atıştırırken, bi kısmımız da rakı içti.  Şarkılar söyledik, sohbetler ettik. Ta ki Türkiye –  Sırbistan maçı başlayana kadar. Aldık içkileri elimize doğru ekran başına 🙂 E şarkıcı çocuğu susturduk bira ayıp oldu ama napalım 🙂 nanılmaz heyecanlı bi maçtı. Türkiye’nin son 4 saniyedeki performansı ile kazanması keyifleri fazlasıyla yerine getirdi. Gönül rahatlığı ile odalara döndük 🙂

Sabah uyandığımda uzaklarda sisli bir manzara beni bekliyo,r yağmur yağıyordu. İşte fotoğrafı:

Siz de bu manzaraya uyansanız, içiniz açılmaz mıydı?

Sabah yine mükellef bir sofrada kahvaltımızı yapıp, yola çıktık… Bolu’da küçük bir mola verip Ankara’ya ulaştık. İlk işimiz refereandum için oy vermek oldu…

Ama inanın hepimizin aklı Ağva’da kaldı 🙂

Benzer Yazılar

Yorum Yok

Yorum Bırakın