Ben Şehnaz

babamla rakı…

11 Mayıs 2010

Küçüklüğümün en canlı hatıralarındandır…


Ben ilkokul çağlarımdayken, Bodrum Güvercinlik’te denizin kıyısında kocaman balkonlu bir evimiz vardı…. Gidenler bilir, güvercinlik merkezin biraz daha dışında sessiz sakin küçük bir yerdir. Adnan Şenses’le komşu olduğumuzu hatırlıyorum 🙂


Günün kavurucu sıcağının ardından hafif rüzgarlı, serince bir kızıllık çökerdi… Sema renkten renge girer, el ayak hafiften çekilir, balkonlardan, açık pencerelerden çatal bıçak sesleri gelmeye başlardı… Bazı evlerden şen kahkahalar yükselir, otellerin pansiyonların yemek yemek salonlarından sohbet sesleri gelirdi kulaklarımıza… Ninni gibi, güzel okunan bir şiir gibi zevk verirdi kısık da olsa duyulan bu sesler…

Babam balkonun sol tarafında bir sandalyeye otururdu denize karşı… Yanında bir şişe rakı, bir tabak peyniriyle… Dahasına gerek yoktu ki zaten.. Ben balkonun iç tarafında kardeşimle oyun oynardım… Bazen annem de babamın karşısına bir sandalyeye kıvrılırdı. Babam orada saatlerce otururdu. Ortalık kararır, insalar sahil kenarında gezmeye çıkar, sokak lambaları ışıl ışıl yanardı.. Babam içerdi… Ben babamı izlerdim… İzledikçe babama hayran olurdum… Yalnız ve dik duruşuna… Kararlı susuşuna… Babama…


Bir gün kardeşime “Gel gel iç bakalım beğenecek misin?” dedi. Kardeşim “Ben onu içmem. Ne o?” dedi “Ayran” dedi babam, bana göz kırptı 🙂 “İnanmıyorsan önce ablan içsin” dedi bana bir yudum içirdi… Tadı kokusu hala damağımda o rakıdan aldığım yudumun… Kardeşim de biraz bana özenerek şöyle bir değdirdi dudağını… Sonra da “öööğ” diyip balkondan aşağı tükürdü… Kahkahalarla güldü babam 🙂


Şimdi düşünüyorum da yalnız değilmiş babam o köşede rakısını içerken… İçince anlıyor insan kulağa çalınan her sesin bir müziğe kavuştuğunu, her sohbetin zamanı durdurduğunu… Bazen annemin babamın karşısına oturması, benim babamın yanına oturup onu izlemem, kardeşimin benimle oyunlar oynaması… Şimdi anlıyorum bunların kıymetini…

Ben ortaokul birinci sınıfa geldiğimde kaybettim babamı… Şimdi onunla o balkonda, karşılıklı birer sandalyede, ortadaki sehpada en kral sofradan daha gerçek olan bir peynir tabağı ve rakıyla, en gerçek muhabbeti etmek için her şeyimi verirdim…


Şimdi sanıyor musunuz ki içtiğim her rakının bir parça babamdan yadigar değil, her sofrada onunla muhabbet etmiyorum ben…

Şimdi sevdiklerinizle sevgiyle kurulan her gerçek sofrada, en gerçek sohbetlerinizi edin… Bilin ki gerisi boş bu dünyada… En gerçek an, bu an, bu dakika… Hadi ne duruyorsunuz, sofraya…

30 Ocak 2010 – Şehnaz Baykuş

Benzer Yazılar

Yorum Yok

Yorum Bırakın