Ben Şehnaz

kara kış

10 Mayıs 2010

Kara kıştan merhaba!

Her taraf böyle bembeyazken, neden ‘kara kış’ derler acaba?

Kabanım, atkım, şapkam ve botlarım vardı üzerimde, beni yağan kardan korusun diye… Uzun bir yürüyüşe çıktım kar altında. Sanki bir sokakta değil de bir kartpostaldaydım. Rüzgarın getirdiği soğuk karşı koyamıyordu içimdeki sıcağa…


Kar bütün pislikleri örtüyor. Hatta örtmekle kalmayıp beyazlar içinde güzelleştiriyor. Karın altındakileri bilse de insan, kapılıp gidiyor göz kamaştıran beyazlığa. Kara her bastığımda, çıkan küçük gıcırtılar mutlu ediyor beni. Ben bütün bunları düşünürken yaşlı bir amca geliyordu karşıdan. Amcanın ayağında birer lastik ayakkabı, sırtında ceket… Hava da öyle soğuk ki… Yaklaşınca fark ettim ceketin içine sarmaya çalıştığı çocuğu. Kim bilir belki de torunu… Başında şapkası ve sımsıkı sarılmış atkısıyla minicik bir çocuk… Zavallımın ne ayakkabısı vardı ne de onu yağan kardan koruyacak montu… Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama şöyle diyordu atasözü: “Ayakkabılarımın olmadığına üzülürüm, ta ki ayakları olmayan birini görene kadar…” Geçenlerde de otobüs kuyruğunda beklerken, yandaki otobüsün egzoz dumanında ısınmaya çalışan bir evsiz görmüştüm…

Benim gördüğüm manzara içimi yaktığında ilk yaptığım şey şükretmek oldu… Peki insanoğlu olarak şükrediyor muyuz? Her fırsatta beterin beteri olduğunu kendimize hatırlatıp, aza şükretmezsek çoğu bulamayacağımıza biraz daha inanıyor muyuz?


Kar kaç çocuk için kışın getirdiği en güzel hediye acaba? Islanınca kuruyacakları, üşüyünce ısınacakları bir sobaya hasret kaç çocuk yaşıyor sokaklarda? Tadamadığı kestanenin sokak satıcılarından yükselen kokusunu içine çekip de boynunu büken kaç ufak beden var kalabalıklarda?

Biz hep daha fazlasını isteyip muhtaç olanlara yardım etmezken hiç düşündük mü onların nasıl yaşadığını? Bir kış günü uzaktan bir gecekondu mahallesini izledik mi? O soğukta ilk gördüğümüz bacası tütmeyen ev dikkatimizi çekti mi? Ve o ev için bir torba kömür alıp kapısına bırakmayı akıl edebildik mi?

‘Kara kış’ı düşününce şimdi bir kez daha anlıyorum ki, biz ne kadar sıcak evlerimizden yağan karı izlesek de, dört duvar arasında yağan kara lanet eden sayısız insan var gecekondu mahallelerinde… Şimdi biliyorum ki biz karı beyaz görsek de, kara bir bulut gibi çöküyor sobasız evlerin tepesine…

Sadece karı izlemeyin…

Düştüğü yerlere bakın bir de…

Benzer Yazılar

Yorum Yok

Yorum Bırakın