...İz Bırakan Kitap Cümleleri...

Milena’ya Mektuplar – KAFKA

23 Ağustos 2011

Kafka’nın “Milena’ya Mektuplar”ının okuması nihayet bitti. “Nihayet” diyorum çünkü haftada 1000 sayfa okuma potansiyeline sahip olan ben, kitabı tam 4 ayda bitirdim. Birçoğunuzun aklından “O kadar kötü müydü yahu?” diye geçirdiğinizi hissedebiliyorum. Hayır, kitap çok dolu ve çok güzel bir kitap.
Kafka’nın yazdıklarını okumak her yiğidin harcı değilmiş hissi verdi bana bu kitap. Okuyucunun hatası ise Kafka’nın hakkında bilgi edinecek diğer kitaplarını okumadan onunla bu kitapla tanışmaktı sanırım 🙂
Kafka farklı bir düşünce dinamiğine sahip. O kadar düşünceyi bir anda verişinden olsa gerek, sık sık durup bir önceki paragrafı ara sözler olmadan okuma gereği duyuyorsunuz. Bir cümle içinde iki hatta bazen üç cümle saklanıyor çünkü. Saklananı mı okusanız, ana cümleyi mi bir türlü karar veremiyorsunuz 🙂
Mektuplar hayatımda önemli yere sahip olduğundan hele ki yazan bir de Kafka olduğundan rafa uzanıp alıverdim. Ama mektup okumak bir roman okumaktan çok daha zor. Sürekli karşı taraftan gelen mektuplarda yazanlara atıflar var ve siz karşı tarafın mektuplarında yazanları ancak hayal edebiliyorsunuz.
Elbette alyını çizdiğim bende iz bırakan birçok satır var ama şaşkınlıkla çizemediğim bir bu kadar daha vardır 🙂
Buyrun:
Sf. 37 – “İnsan ancak birazcık olsun neşesini bulduğunda gevezelik eder.”
Sf. 37 – … o karmaşadan hala korkarım; tıpkı çocukların unutma gücünden yoksun bir çocuk gibi.
Sf. 48 –  İnsan, Milena, sizin yüzünüzü avuçları arasına almalı ve dosdoğru gözlerinizin içine bakmalı ki, karşınızdakinin gözlerinde kendinizi görüp o andan itibaren o yazdıklarınızı değil yazmak, düşünemeyecek hale gelesiniz…
Sf. 54 – Evet, benim de mutsuz ettiğim insanlar oldu, ama uzun vadede bana asla sitem etmiyor, sadece sessizliğe gömülüyorlar ve inanıyorum ki içten içe de beni suçlamıyorlar. İnsanlar arasında böyle istisnai bir durumum var.
Sf. 73 – …uykuya da korkuya daldığım gibi dalsaydım, şu an yaşıyor olmazdım…
Sf. 79 – … senin, istasyonda vedalaşırkenki yüzünle oturdum. O yüz, ömrümde görmediğim bir doğa olayıydı: bulutlar yüzünden değil, kendi kendine soluklaşan güneş ışığı.
Sf. 85 – Eğer mutluluktan ölünüyorsa, bu benim başıma gelmeli. Ve eğer ölüme yazgılı biri mutluluk sayesinde hayatta kalıyorsa, o zaman hayatta kalacağım.
Sf. 99 – Yine de aslında sevdiğim sadece sen değilsin, daha fazlası; senin aracılığınla bana hediye edilen varlığım.
Sf. 136 –  Bu öyküleri bir tarafa bırakıp bana elini uzatmak ve uzun bir süre öylece kalmak istemez misin?
Sf. 147 –  Ve şimdi Milena, sen de bana sırt çeviriyorsun, uzun sürmez, biliyorum ama bak, insan buna kalbi atmadan uzun süre dayanamaz ve sen sırt çevirdiğin sürece, o kalp nasıl atar?
Sf. 158 – Karanlık evimden çıkıp sana giden bu daracık tünelde ilerlemeyi büyük bir sevinçle denedim ve beni  ben yapan her şeyi yavaş yavaş, bu belki (delilik  hemen ses veriyor: kesin! kesin! kesin!) sana doğru giden, ama birdenbire senin yerine o geçit vermeyen taşa, “Lütfen yola çıkma”ya çarpan bu tünelin içine attım; şimdi, beni ben yapan her şeyle birlikte, hızla kazarak açtığım bu tüneli yavaş yavaş geri yürümek ve doldurup kapatmak zorundayım.
Sf. 163 – -bir akşam, her şeyin mümkün olduğunu, sadece seni kaybetmemin mümkün olmadığını yazmıştın-
Sf. 169 – …bizzat senhuzur verici- huzursuz edicisin.
Sf. 173 – … sadece bu dünyada olduğun için bir teşekkür; baştan ona bakıp da senin, içinde bulunabileceğini düşünemezdim.
Sf. 180 – Ara sıra beni deneme isteği duyduğunu yazmışsın. Bu yalnızca şakaydı, öyle değil mi? Lütfen yapma bunu. Tanımak bu kadar güç gerektirirken, kim bilir tanımamak ne kadar güç gerektirir!
Sf. 184 – Mesela Havva elmayı (bazen, ilk günahı diğer her insandan daha iyi anladığıma inanıyorum) sadece hoşuna gittiği için Adem’e göstermek amacıyla koparsaydı da böyle olurdu. Belirleyici olan, elmanın ısırılmasıdır; onunla oynamak belki serbest sayılmaz ama yasak da değildir.
Sf. 187 – …benden korkup yılma; seni bir ya da bin kez, şu anda ya da her zaman için o anda hayal kırıklığına uğratsam bile…bu sadece sıkışmış bir göğsün sıkışmış nefesi.
Sf.188  – Evet, yalan büyüktü ve ben de bu yalan ortak oldum ama daha kötüsü, bir köşede, kendim için, bir suçsuzluk kanıtı olarak.
Sf. 212 –  Burada “ya-ya da” ikilemi fazla büyük. Ya benimsin ve o zaman her şey iyi, ya da seni kaybederim, o zaman buna kötü bile denemezi hiçbir şey kalmaz ki geriye; kıskançlık, acı, korkaklık, hiçbir şey.
Sf. 220 – İnsan kendi eksikliğine katlanmak zorundadır, her an için; oysa iki kişilik eksikliğe katlanmak zorunda değildir.
Sf. 220 – …yalnızca özlem gerçek, o abartılamaz.
Sf. 223 – Veda etmiyorum. Pusuda bekleyen yerçekimi beni çekip aşağıya almadığı sürece bu bir veda değil. Ama sen yaşadığına göre, bunu nasıl yapabilir ki.
Sf. 225 – İnsanlarla ilgilinyazdığın şey, Milena, “sevmeye güçleri yok” doğruydu; sen yazarken doğruluğuna inanmamış olsan da. Belki de sevme güçleri yalnızca sevildiklerinde ortaya çıkıyordur.
Sf. 230 – Neden mektubunda ortak bir gelecekten söz ediyorsun Milena, hiçbir zaman olmayacak bir gelecek, yoksa bu yüzden mi bahsediyorsun bundan?
Sf. 242 – “Hayvan, efendisinin elinden kırbacı alır ve kendini kırbaçlamaya başlar, kendisi efendi olmak için; ve bunun yalnızca, efendinin kırbacına atılmış yeni bir düğümün yarattığı bir fantezi olduğunu bilmez.”
Sf. 245 – …yeryüzü sağa dönerse, benim geçmişi telafi etmek için sola dönmem gerekiyor.
Sf. 251 – İnsanlar beni bugüne kadar hiç aldatmadılar ama mektuplar hep yaptı bunu; üstelik başkalarınınkiler değil, kendi yazdıklarım.
Sf. 252  – İnsanların mektup yoluyla birbirleriyle ilişki kurabilecekleri düşüncesi nereden çıkmış ki! Uzaktaki bir insanı düşünebilir ve yakındaki bir insanı elimizle tutabiliriz, geri kalan her şey insan gücünü aşar. Ama mektup yazmak, hayaletlerin önünde soyunmak demektir, ki onlar da aç kurtlar gibi bunu bekler zaten. Yazıya dökülen öpücükler yerine ulaşmaz, hayaletler yolda içip bitirir onları.
Can Yayınları , 2009.

Benzer Yazılar

Yorum Yok

Yorum Bırakın